Osmanlı dönemi Arap dil bilgisi âlimi Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın, nahivle alakalı kaleme aldığı bir şerhtir. İmâm Birgivî’ye ait meşhur İzhârul-Esrâr’ın şerhidir. Osmanlı dönemi Arap dili öğretiminde önemli bir rol oynayan bu şerh, İstanbul ve Kahire’de birçok defa basılmış ve pek çok müellif tarafından da üzerine hâşiyeler yazılmıştır.
Müellif eserinin mukaddimesinde, ismini; eş-Şeyh Mustafa b. Hamza olarak belirtikten sonra yazdığı şerhi Netâ’icü’l-Efkâr şeklinde isimlendirdiğini de açık bir şekilde bayan etmiştir. Ayrıca ferağ kaydında 28 Ramazan 1085 (25 Aralık 1674) tarihinde kitabının tamamlandığını ve eş-Şeyh Mustafa tarafından yazıldığını da kaydetmiştir.
Müellif Mustafa b. Hamza, kendisine nispetle Adalı diye meşhur olan Netâ’icü’l-Efkâr eserinin telif sebebi hakkında şöyle buyurmuştur: “Bazı arkadaşlarım ve yakın dostlarım benden İzhâr’ın muğlak lafızlarını, anlaşılması güç olan yerlerini açıklayan, İzhâr’ın lehine ve aleyhine olabilecek sorulara cevaplar veren ve onun latif nüktelerini ortaya koyan, İzhâr’ın öğrenilmesini bıkmadan temin ve ezberlenmesini kolaylaştıran, kısa ama anlaşılmaz olmayan bir şerh yazmamı istedirler.
Onlara cevap olarak, artık yaşlandığımı, gücümün kalmadığını, sıhhatimin yerinde olmadığını, ölümümün yaklaştığını söyledim. Ancak Alla Teâlâ bana bir erkek çocuk bahşederse bu şerhi yazacağıma dair söz verdim.
Bir müddet sonra bir erkek çocuğum olunca ona Hazreti Peygamber’in (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Muhammed ismini verdim. Yine aynı teklifle bana geldiler. Onlara yardımcı olmaktan başka bir çıkış yolu olmadığını görünce sahip olduğum bilgilere baktım ve onun gayet az olduğunu fark ettim.
Zaruret mahzurları mubah kılar düsturunca şerhi yazmaya başladım. Daha sonra Abdullah adını verdiğim ikinci bir erkek çocuğum doğunca, yazacağım bu şerhle çocuklarım ve diğer talebelerin istifade etmeleri ve kıyamet gününde de bizim için bir azık olması temennisiyle onu tamamladım ve adına “Netâ’icü’l-Efkâr” dedim.
Daha sonra iki oğlum hikmet-i ilâhî dâr-ı bekâya irtihal ettiler. İhlaslı din kardeşlerimden umudum odur ki çocuklarımı dualarından esirgemesinler. Zira o ikisi bu kitabın yazılmasına vesile oldular. Umulur ki dua edene icabet edeceğini vaat eden Allah duaları kabul eder.”