Abdurrahmân Câmî tarafından, İbnü’l-Hâcib’in meşhur nahiv eseri el-Kâfiye üzerine kaleme alınan şerhtir. Müellif, oğlu Ziyâeddin Yûsuf’un ilim tahsilinde zorluk çekmemesi ve güzel bir şekilde anlaması için kaleme almıştır. Bu güzide eser, Şerh-i Molla Câmî, Molla Câmî ve Câmî isimleriyle tanınmış medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur.
Molla Câmî Hazretleri Nakşibendî tarikatına mensup İranlı islâm âlimi ve şair bir zattır. Tam olarak ismi Nûrüddîn Abdurrahmân b. Nizâmiddîn Ahmed b. Muhammed el-Câmî’dir. İsminden çok Molla Câmî unvanıyla tanınmış meşhur olmuştur.
Molla Câmî Hazretleri 23 Şâban 817 (7 Kasım 1414) senesinde Horasan’ın Câm şehrinin Harcird kasabasında doğmuştur. Doğduğu yer Câm şehrine nisbetle Câmî ünvanını almıştır. Soyu İmam Muhammed’e dayanmaktadır. Zira muhterem dedesi Şemseddin Muhammed İsfahan’dan Horasan’a hicret etmiş ve burada İmam Muhammed’in neslinden biriyle evlenmiştir. Bu evlilikten (Molla Câmî’nin) babası Nizâmeddin Ahmed dünyaya gelmiştir.
Molla Câmî Rahimehüllâh ilk tahsiline babasının yanında başlamış, ardından babasının, dönemin önemli kültür merkezlerinden Herat’a gitmesi ve Nizâmiye Medresesi’ne müderrislik yapması sonucu öğrenimini orada devam ettirmiştir. Herat’ta dönemin meşhur büyük âlimlerinden Mevlânâ Cüneyd-i Usûlî’den Arap dili ve edebiyatı ile ilgili temel eserleri tahsil etmiş, ardından Cürcânî’nin talebesi Ali es-Semerkandî ile Teftâzânî’nin talebesi Şehâbeddin Muhammed el-Câcermî gibi dönemin meşhur bilginlerinden istifade etmiştir. Herat’taki ilim tahsilinden sonra Molla Câmî Hazretleri, büyük bir ilim merkezi olan Semerkand’a gitmiş ve orada 9 yıl kadar kalmıştır. Bu arada Uluğ Bey Medresesi’nde Bursalı Kadızâde-i Rûmî’den riyâziyyât dersleri almış ayrıca Mevlânâ Fethullah-ı Tebrîzî’nin derslerinden de faydalanmıştır. Keskin zekalı, kabiliyetli, istidadı kuvvetli, anlayış seviyesi ve muhakeme gücü yüksek, basiretli, feraseti açık ve fesahat sahibi olan Abdurrahmân-ı Câmî Hazretleri kısa bir zaman içerisinde genç yaşında olmasına rağmen döneminin bütün ilimlerine vâkıf olmuş ve büyük küçük demeden herkesin sevgisini, saygısını ve taktirini kazanmıştır. Kendisi hakkında birkaç menkıbe şöyle zikredilmiştir:
Genç yaşta ilim tahsilini bitiren Molla Câmî Rahimehüllâh, rüyasında bazı büyük zevatı görmüş kendisine, Seni hidayet edecek dost birini edin denmiştir. Uyanınca tesirlenmiş ardından Semerkand’dan Herat’a hicret etmiştir. Öncelikle Nakşibendî şeyhi Sa‘deddîn-i Kâşgarî’ye intisap etmiş, onun sohbeti ile şereflenmiştir. Şeyhine güzel hizmet etmesin den dolayı teveccühlerini kazanmış kısa bir müddet içerisinde kendisinde fevkalade değişiklikler meydana gelmiş ve aklî ve naklî zâhirî ilimlerin yanı sıra, bâtınî ilimlerde de yükseklik elde etmiştir. Sa‘deddîn-i Kâşgarî 13 Mayıs 1456 (7 Cemâziyelâhir 860) tarihinde Herat’ta vefat edince daha sonra Hâce Ubeydullah Ahrâr’a intisap etmiştir. Hâce Ahrâr’la birkaç defa görüşmüş, hizmetinde bulunmuş ve ayrıca mektuplaşarak kendisiyle devamlı surette bağlarını korumuştur. Şüphesiz Hâce Ahrâr’ın Câmî üzerindeki tesiri diğer Nakşî şeyhlerinden daha fazladır. Öyle ki Câmî Hazretleri, şeyhin sohbetinin bereketiyle sûfîlerin gözdelerinden olmuştur. Molla Câmî Rahimehüllâh, hac yapmak için 877’de (1472) Herat’tan ayrılmış yolculuk güzergahı olarak Bağdat’a uğramıştır. Burada kaldığı zaman zarfında sahabe düşmanlığı yapan bir kısım Şiîler ile tartışmış onları susturarak mağlup etmiştir. Akli ve nakli ilimdeki derinliği, kuvvetli muhakemesi ve ikna etme kabiliyetinin yüksekliğiyle orada bulunan pek çok âlimin takdirini kazanmıştır. Yolculuk sırasında her uğradığı şehirdeki âlimler, emirler ve halk tarafından karşılanmış, çok hürmet, izzet ve ikram görmüştür. Ayrıca bilmedikleri müşküllerini ona sorarak, verdiği cevaplar karşısında hayranlık duymuşlardır. Molla Câmî yolculuğu boyunca uğradığı yerlerde hayatta olan zevatı kiramı ziyaret ettiği gibi daha önce vefat etmiş olan büyükleri de ziyaret etmiştir. Ayrıca Medîne-i Münevvere’ye geldiğinde Efendimiz Aleyhisselâm’a olan muhabbetini enfes kasidelerle dile getirmiştir. Hac vazifesini yerine getirdikten sonra Haleb’e gelen Câmî Rahimehüllâh, kendisine pek tazim edilmiş ve ikramlarda bulunulmuştur. Kısa bir zaman sonra Haleb’ten Tebriz’e geçmiş ve Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından burada kalınması istenmiştir. Ancak 18 Şâban 878 (8 Ocak 1474) tarihinde oradan ayrılarak Herat’a dönmüştür. Herat’ta Sultan Hüseyin Baykara tarafından kendisi için yaptırılan medresede Arap dili ve edebiyatı, hadis ve tefsir derslerini okutmuştur. Arap dili ve edebiyatına büyük ilgi duyan Câmî Rahimehüllâh, bu alanda pek çok eser kaleme almış, özellikle oğlu için el-Fevâidü’z-Ziyâiyye fî Şerhi’l-Kâfiye adlı Arapça gramer kitabını kaleme almıştır. Bu güzide eseri Molla Câmî adıyla çok tanınmış ve medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur.